10 Nisan 2011 Pazar

ÇOCUK KORKUALRI



KORKU
        Canlı varlıkların,görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri en doğal  tepkidir.Genellikle yeni olan ve bilinmeyen her şey ürküntü verir.Örneğin bir bebek için her şey korkutucudur.
        Ülkemizde ana babalar,nineler,dedeler korkuyu bir disiplin amacı olarak kullanırlar.Uyumayan çocuğa “hav hav geliyor !Uyumazsan öcü gelir alı!” çocuğun sesi soluğu kesilir.Bu yol ana babaya kolay gelir, hem de çocuğu hırpalamadan yapıldığı için sakıncasız bir yöntem olarak düşünülür.Ne yazık ki doğru bir yöntem değildir.

       
Yaşına göre çok korkak yada korkuları çok süren çocuklarda yapılacaklar;

   -  Çocuğun korkuları karşısında sert tepkilerden kaçınır.
   -  Çocuğu ayıplayıp utandırmaktan kaçının,korkuyla alay etmeyin,korkunun üstüne gitmeyin.
   -  Korkunun nedenlerini araştırın.Korkuları bastırmaya bir korkuyu başka bir korkuyla yenmeye çalışmayın.

Okul Korkusu


        Ana-babaları çok şaşırtan bir korku türü de çocuğun okula gidişiyle ilgilidir. O güne kadar okulunu seven ve derslerinde başarılı olan çocukta isteksizlik görülür.Sabahları karın ve baş ağrılarından yakınmaya başlar. “Bugün okula gitmesem olmaz mı?” Evde kalınca yakınmaları kısa sürede geçer.Hiçbir şey olmamış gibi oynar.Ancak ertesi sabah okula gitme isteksizliği yeniden çıkar.Okula ağlayarak gider.Derslerine girer çıkar.Öğretmen çocukta bir değişiklik sezmez.Çalışkandır evdeki tedirginliğini okulda göstermez.Ancak okul dönüşünde isteksizliği tekrar başlar.
        Sizce okul korkusu denilen bu durum nasıl açıklana bilir?Çocuk okuldan çok evdeyken korku çektiğine göre bu duruma okul korkusu diyebilir miyiz?
        Bunu bir örnek hikaye ile açıklayalım;
        On yaşında ve çok başarılı bir öğrenci olan Fatma ders yılı ortalarında okula gitmek istemediğini söylemiş neden olarakta  önceleri başının ağrıdığını,arkadaşlarının onu sevmediğini,aralarına almadıklarını söylemiştir.Ana-baba bu yakınmalara rağmen okula göndermiştir.Ancak bir süre sonra Fatma gitmemekte diretmiştir.
        Tatlı sözler,korkutmalar ve dayak hiç bir sonuç vermeyince ana-baba Fatma'nın bir süre evde kalmasını kabul etmişlerdir.Evde kaldığı süre içinde annesine yardım etmiş,dersine çalışmış ve herhangi bir tedirginlik belirtisi göstermemiş.Annesi düzeldiğini düşünerek okula gitmesi gerektiğini söyleyince sıkıntıları dahada artmıştır.Bunun üzerine aile Fatma'yı Ruh Sağlığı bölümüne götürmüş.
        Burada yapılan konuşmalar sonucunda;
        Fatma'nın okul korkusu çıkmadan bir kaç ay önce anneannesini kaybettiği bir süre sonra annesinin düşerek bacağını kırdığı  ve eşini yitiren dedenin de daha yasları bitmeden evlenmeye kalması aile için bir başka üzüntü kaynağı olmuş.Okul açıldıktan bir süre sonra anne rahatsızlanarak hastaneye yatmış ve Fatma eve gelince annesini bulamayınca çok ağlamış.Başta anlatılan sorunlar nedeniyle anne kızıyla fazla ilgilenememiş ve en son anne hastaneye yatırıldığında Fatma'nın onu evde bulamaması anneyi kaybetme korkusunu büsbütün pekiştirmiştir.
        Annesine bağımlı bir çocuk olan Fatma,bu korkusunu ancak okula gitmeyip evde kalarak bastırıyordu .Bilincine varamadığı asıl korkusunu okula aktarıyor.Evde kalmasının gerekçesi olarak bunu kullanıyordu.Evde kaldığı zaman sıkıntı ve tedirginlikten uzak oluşu da bundan ileri geliyordu. 
ALINTIDIR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder