15 Nisan 2011 Cuma

KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİNİN FAYDALARI



1. Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)

2. İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir

3. Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)

4. Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir.

5. Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.

6. Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.

7. Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.

8. İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.

9. Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler

10. İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.

11. Dogal bir dopingdir

alıntıdır.

Anneler için evde disiplini sağlama yolları



1-Çocuğunuzun dünyasına girin,onu dinleyin. Onun duygularını keşfetmeye çalışın.
Onların zihin yapıları,merakları ve ruh dünyaları yetişkinlerden farklıdır.
Bu yüzden ‘Bu konuda sen ne düşünüyorsun?’ gibi sorular sorarak
Onların duygu ve düşünce dünyalarını öğrenmeğe çalışmalıyız.
2-Hoş görülü ve kararlı olun.
Hoş görülülük çocuğunuzun kendisini daha iyi hissetmesine ve sınırlarını öğrenmesine ve işbirliği ruhuna sahip olmasına neden olur.
3-Neden soruları yerine Ne –Nasıl sorularını sorun
‘ ‘Bunu neden yaptın ? ’’, ‘ Neden sinirlisin?’’ v.b. sorular çocuklara yargılayıcı ve tehdit edici gelebilir.Bunun yerine ‘Ne oldu ?, ‘Nasıl oldu ?’
gibi sorular sorarak onların duygu ve düşüncelerini öğrenerek ,kendi çözüm yollarını üretmelerine,düşünce güçlerini -Çocuğunuzu dinleyin.
4-Bir takım yorumlar yapmadan,neler hissettiğini dinleyerek,çocuğunuza bazı duygulara sahip olmasının son derece doğal olduğunu gösterin.Çocuğunuzun kelimeleri arasındaki duygularına kulak verin.
5-Tutarlı olun
Aile olarak kendinize özgü ,açık olarak belirlenmiş,süreklilik gösteren kuralları belirleyin.Tutarlı olduğunuz zaman çocuğunuz şaşırmayacak ve olumlu davranışlar sergileyecektir.Farklı zamanlarda farklı kararlar alıyorsanız ve bu kararlarınızın mantıklı ve tutarlı bir sebebi varsa onu açıklayın ki çocuğunuz sözlerinizde tutarsızlık görmesin.
Örneğin;Yarım saat önce pencereyi kapatmasını söylediniz.ama şimdi aç diyorsanız bunun mantıklı nedenini de belirmelisiniz.
6-Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın.
Her çocuk ayrı bir dünyaya sahiptir.Ayrı ayrı yetenekleri ayrı ayrı zekaları ve ayrı ayrı ruh yapıları vardır.Bu yüzden başka insanlarla olumsuz bir şekilde kıyaslanmak bırakın çocukları büyük insanlar bile üzülür.
7-Sorun meydana getiren davranışların kaynağını bulun
Sorun meydana getiren davranışların kaynağı bilinirse;Sorunların çözümü daha kolaylaşacaktır.Yanlış çözüm yolları problemin çözümünü kolaylaştırmayacağı gibi problemi büyütebilir ve daha başka sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilir.
8-Hatalarını yüzüne vurmak yerine onlara yalınlık gösterin.
9-Karşılıksız sevin ve sevginizi hal ve hareketlerinizle gösterdiğiniz gibi dilinizle de söyleyin.
10-Çocuklarınızı evinizdeki problemlerde çözüm üretme sürecine katılmalarını sağlayın.
11-Çocuğunuza özel olduğunu gösterin.
12-Gerektiğinde hayır demesini bilin 
alıntıdır

14 Nisan 2011 Perşembe

ÖZGÜVENLİ ÇOCUK NASIL YETİSTİRİRİZ?



  Özgüven gelişimi çocuktan çocuğa değişen karmaşık bir süreçtir. Bu sebeple özgüveni geliştirmek için çocuğu iyi tanımak önemlidir.
Özgüven sürekli geliştirilebilen bir olgudur. Siz anne-babalar olarak çocuklarınızın özgüveninin gelişmesinde etkili olabileceğiniz düşüncesi ile aşağıdaki önerileri sizlere sunuyoruz;
* Çocuğa olan saygının sık sık ifade edilmesi.
* Çocuğun aileye olan olumlu katkılarının onunla paylaşılması.
* Kendisine dikkat etme ve geliştirme konusuna önem verilmesi.
* Güçlü oldukları konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe karışmayarak duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi.
* Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verilmesi.
* Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor.... vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek.....vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. ("Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik" yerine "Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik" .... vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması ("Öğretmen beni hiç dinlemiyor" yerine "Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor".....vb.)
* Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çesitli konularda sohbetler edilmesi.
* Kültür farklılıkları,farklı insanlar ve durumlar hakkında tartısmalar yapılması.
* Beden dilinin önemi üzerinde durulması.
* Ev içinde ve dışında basarabileceği sorumluluklar verilmesi. (Sofrayı kurma, telefon faturasını yatırma, ufak tefek alısveris yapma.... vb.)
* Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat yaratılması.
* Pozitif düşüncelerin paylaşılarak olumlu düşünme yeteneğinin geliştirilmesi.
Sizlere sunduğumuz bu önerileri adım adım gerçekleştirerek özgüven gelişimine yardımcı olacağınıza inanıyoruz.

 İSTEDİĞİNİZ GİBİ BİR ÇOCUK YETİŞTİRMENİZ SÖYLEDİKLERİNİZDEN ÇOK KURDUĞUNUZ İLİŞKİ BİÇİMİNE BAĞLIDIR.
     ÇOCUĞUNUZUN HAYAT YOLUNU ÇİZEMEZSİNİZ. ONA ANCAK KENDİ YOLUNU ÇİZEBİLECEĞİ BİR HARİTA VEREBİLİRSİNİZ!
     ÇOCUĞUNUZA BİR ÇOK ŞEYİ ŞARTLI VEREBİLİRSİNİZ. ANCAK SEVGİNİZ ‘’ ŞARTLI ’’ DEĞİL ‘’ KAYITSIZ ŞARTSIZ ’’ OLMALIDIR.

     SİZİN İSTEDİĞİNİZ VE ÇOCUĞUNUZUN YAPAMADIĞI BİRÇOK ŞEY GERÇEKTE ÇOCUĞUNUZUN ELİNDEN GELMEDİĞİ İÇİN YAPAMADIĞI ŞEYLERDİR.
    BİR TARTIŞMA SIRASINDA ASLA BİR KAÇ SORUNU BİRLİKTE ÇÖZMEYE ÇALIŞMAYIN. SORUNLARI TEKER TEKER ELE ALIN.
    ÖNEMLİ OLAN ÇOCUĞUNUZUN KARDEŞİNE YA DA ARKADAŞLARINA KIYASLA NE KADAR BAŞARILI OLDUĞU DEĞİL , KENDİ YAPABİLECLKLERİNE KIYASLA NE KADAR BAŞARILI OLDUĞUDUR.
    ÇOCUKLARINIZIN DUYGULARINA ASLA KARŞI ÇIKMAYIN. DÜŞÜNCELERİN ‘’DOĞRUSU’’ ‘’YANLIŞI’’ OLSA BİLE DUYGUNUN ‘’DOĞRUSU’’ ‘’YANLIŞI’’ OLMAZ.

ÇOCUĞUNUZUN SAHİP OLMADIĞI ÖZELLİKLERE ÜZÜLMEK YERİNE SAHİP OLDUKLARINA SEVİNİN.
ÇOCUĞUNUZU YARGILAMADAN DİNLEYİN. BÖYLECE ONUN GERÇEK DUYGU VE SORUNLARINI ÖĞRENME ŞANSINIZ OLUR. 

alıntıdır

NANENİN FAYDALARI

 

  • Hazmı kolaylaştırır.
  • Gaz söktürür.
  • Karaciğer yetersizliğini giderir.
  • Safra akışını düzenler.
  • Mide ağrılarını keser.
  • Bağırsak spazmını giderir.
  • Nefes almayı kolaylaştırır.
  • Astım, grip, bronşit ve öksürükte faydalıdır.
  • Sinirleri kuvvetlendirir.
  • Sükunet verir.
  • Heyecanları ve korkuyu yatıştırır.
  • Kusmaları önler.
  • Migren, uykusuzluk ve baş dönmelerinde faydalıdır.
  • El ayak titremesi, dil tutukluğu, felç ve uykusuzlukta kullanılır.
  • Kalbi kuvvetlendirir.
  • Sinirsel kalp çarpıntılarını keser.
  • Erkeklerde ruhsal kaynaklı iktidarsızlığı giderir.
  • Anne sütünü artırır.
  • Aybaşı kanamalarının muntazam ve ağrısız olmasını sağlar.
  • Sütle şişen memelerin şişini indirir.
  • Soğuk algınlığında faydalıdır.
  • Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.
  • İdrar söktürür.
  • Mide ülseri ve gastrit olanlar fazla kullanmamalıdır.
  •  Şekercilik, likörcülük, lavantacılık ve eczacılıkta kullanılır.
ALINTIDIR

13 Nisan 2011 Çarşamba

PAPATYANIN FAYDALARI

 

1-Ülser, gastrit durumunda: Papatya kantaronla beraber kaynatılıp balla
tatlandırılıp içilmeye devam edilirse faydalı olacaktır.
2-Baş ağrısı durumunda: Papatya kaynatılıp suyuyla baş yıkanırsa ya da papatya kataron,
lavanta ile kaynatılıp içilmeye devam edilirse baş ağrısını geçirir.
3-Papatya rezene ile kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse hazmı kolaylaştırıcı etki yapar.
4-Papatya kantaronla kaynatılıp içilmeye devam edilirse kalın bağırsak iltihabı için faydalıdır.
5-Saçları besler ve kuvvetlendirir.Papatyayı (maydonozla daha iyi olur) kaynatıp o suyla başyıkanırsa saçları besler.
6-Gaz şişkinlikleri için: Papatya kaynatılıp içilirse gaz söktürücüdür.
7-Karın ağrısında papatya, nane, rezene, ıhlamur beraber kaynatılıp içilirse faydalı olur.
8-Papatya kaynatılıp balla tatlandırılırsa ve içilmeye devam edilirse vücuda kuvvet verir.
9-Adet söktürür:Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilse adet söktürür.
10-Papatya kaynatılıp gargara yapılırsa ve içilirse bademcik ve diş iltihabını önleyici etkisi vardır.
11- Papatya nane ile beraber zeytinyağına konur güneşte 1 ay bekletilir
bu yağla romatizmalı yerlere masaj yapılır.Papatya, kekik, nane, ıhlamurla
beraber kaynatılıp içilmeye de devam edilirse romatizma için faydalıdır.
12-Az işiten kulağı açar:Papatya zeytinyağına konulup 1 ay güneşte bekletilir, temizliğe
dikkat ederek iltihaplı ve sonradan olma kulak sağırlığına damlatılırsa çok faydalıdır.
13-Tıkanık damarları açar:Papatya kaynatılıp içilmeye devam edilir.
14- Uykusuzluk:Papatya oğul otuyla beraber kaynatılıp içilmeye devam edilir.
15-Göz iltihabı:Kaynatılıp pansuman yapılır 

alıntıdır.

ÇOCUKLARINIZLA ETKİLİ İLETİŞİM KURABİLMENİZ İÇİN ÖNERİLER



Çocuklarla iyi bir iletişim kurabilmek, anne-babalar için önemli bir beceridir. Çocukları ile etkili bir iletişim ve pozitif bir ilişki kurabilen anne-babalar, anne-baba olmaktan daha fazla keyif alabilirler. Genç ya da çocuk, her yaşta anne-babaları ile iyi ilişki içinde olan bireylerin kendilerine güven duyguları gelişir, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygı duymayı öğrenirler.
Çocuklarla iyi iletişim kurmak her zaman kolayca ulaşılabilen bir hedef değildir. Çocuklar ve anne-babaların iletişim kurma biçimleri birbirinden farklıdır. Öte yandan iletişimin etkili olabilmesi ortama da bağlıdır. İyi bir iletişim için anne ve babalar sakin ve huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar.
Bu yazı çocuğunuzla etkili iletişim kurabilmeniz için bazı öneriler içeriyor:
• Çocuğunuzu dikkatli ve nazik bir şekilde dinleyin.
• Çocuğunuz konuşurken sözünü kesmeyin.
• Çocuğunuz konuşurken vereceğiniz cevabı hazırlamakla meşgul olmayın.
• Çocuğunuz konuşmasını bitirip sizden cevap isteyene kadar, düşüncenizi söylemeyi erteleyin.
• Çocuğunuzun, ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı bilmesine izin verin.
• Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde gazetenizi bırakın, televizyonu kapatın ve dinlemeye hazır olun.
• Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması yapmaktan kaçının.
• Başkalarının yanında çocuğunuzu eleştirmeniz ya da uyarmanız, çocuğunuzun size gücenmesine ve kızgınlık duygularına neden olabilir ve size olan güven duygusunu zedeleyebilir. Çocuğunuzla konuşurken, gerekmiyorsa başkalarını konuşmanıza katmayın ve mümkün olduğunca çocuğunuzla yalnızken konuşun.
• Çocuğunuzla konuşurken fiziksel olarak onunla aynı seviyede olmaya dikkat edin, tepesinden bakmak yerine eğilin ve göz hizasında iken onunla konuşun.
• Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi bekleyin. Aksi halde objektif olamayabilirsiniz.
• Çok yorgun olduğunuz zamanlarda çocuğunuzu aktif bir şekilde dinlemeniz zorlaşacaktır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşmak için yorgun olmadığınız zamanları seçmeye özen gösterin.
• "Neden öyle olduğunu ya da neden öyle davrandığını" sormak yerine "Ne olduğunu"sorun.
• "Ben sözümü bitirdikten sonra konuşacaksın, senin için en iyisinin ne olduğunu biliyorum, sadece söylediğimi yap" gibi cümleleri azaltmaya çalışın, bu tür konuşma biçimi açık iletişimi engeller ve daha sonra çocuğunuzun sizinle açık iletişim kurma olasılığını azaltabilir.
• Hakaret içiren ya da aşağılayıcı sözcükler kullanmayın.
• Konunun çözümü için, çocuğunuzun adım adım bazı tedbirler planlamasına yardım ve öncülük edin.
• Yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla onu yargılamayın. Çocuğunuza, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin.
• Çocuğunuzun sizinle iletişim kurma çabasını destekleyerek açık iletişimin sürdürülmesine yardımcı olun.
 

alıntıdır.

ANLAMALIYDIM...



 ben üzüldüğümde kılını kıpırdatmamandan, sadece işin düştüğünde aramandan.

"N'aber, nasılsın" lâfının arkasına "Bir görüşelim mi?"
ekleyememenden, anlamalıydım sevgisizliğini...
Ben, seni görmek için sınırlarımı zorlarken, senin umursamamandan, alaycı konuşmalarından, ya da senden vazgeçerim diye korkup önüme bir parça yem atmandan anlamalıydım... Ben, hayatta hiç kimseye bu kadar sabırlı bu kadar mülayim davranmamıştım oysaki.

Severdim özgürlüğümü, asi olmayı, bir bardak sudafırtınalar koparmayı, kimseye hesap vermemeyi... Bir bunları severdim bir de seni sevdim...

Sevgilin değil sevdiğin olmayı istedim....

İlk defa biri benden hesap sorsun istedim, bir açıklama beklesin.
"Bu biraz açık değil mi" ya da "Hayır bir yere gitmiyorsun, evde oturuyorsun" dan başka bir şeydi bu... Beni sorgula, duygularımı sorgula istedim. Olmadı...
Ne kadar da kolaydımsenin için, ne kadar dazahmetsiz...
Tabiiki, bocalardın, emindin düzgün insan olduğumdan hayatında hiç karşına çıkmamış kadar düzgün, emindin seni çok sevdiğimden ve düşündüğümden;
öyle olmasaydı her probleminde ilk beni arar mıydın?
Nedenleri, niyeleri merak etmedim hiç, inan etmedim...
Bu kadar sevgisizliğinde seni nasıl bu kadar sevdim, onu merak ettim. Benim için ne düşündüğünü, beni nasıl gördüğünü, sendeki beni merak ettim... Artık hayal kurmuyorum, geçmişe bu kadar bağlı olmamın sebebi; o zaman çok mutlu olmam bunu biliyorum...
Şimdi tekrar başlasak da, yalnızlığı paylaşsak da sana gönlümüaçabilir, gözüm kapalı güvenebilir miyim sanıyorsun? Şimdi artık tek başınayım... Hiç değilse hakkını veriyorum yalnızlığın. iki kişilik kocaman bir boşluktansa sensizliği ve yalnızlığı yeğlerim...
Artık kendimi görmemek için aynalara bakmıyorum, üşürüm diye kazağını giymiyorum,
ağlarım diye türkü söylemiyorum.
Belki de sen haklısın!

Artık ben bile kendimi SEVMİYORUM... 

alıntıdır.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ



                                                                           Tüm Çocuklar;


                                                  Şefkat, sevgi ve anlayış görme hakkına;
                                                 
                                                  Yeterli beslenme ve anlayış görme hakkına;
                                                
                                                   Parasız eğitim hakkına;
                                                 
                                                   Oyun eğlence hakkına;
                                                 
                                                   Bir isim sahibi ve bir ülkenin vatandaşı olma hakkına;
                                                 
                                                   Olağanüstü durumlarda yardim görmede öncelik hakkına;
                                                 
                                                   Topluma yararlı olacak şekilde yetişme hakkına;
                                                
                                                   Uluslararası barış ve Evrensel kardeşlik bilincinde geliştirme hakkına;
                                                
                                                   Bütün bunlarda, Renk, Irk, dil, din farkı gözetmek için yararlanma hakkına       
                                                  sahiptir

ALINTIDIR.

12 Nisan 2011 Salı

KETEN TOHUMUNUN FAYDALARI



  • Kolesterolü düşürdüğü, felç ve kanser için iyi bir destek gıdası olduğu,
  • Sindirim sisteminde mide ve bağırsak iç duvarlarını temizlediği ve
  • Genelde kabızlığa iyi geldiği,
  • Özellikle de unutkanlık gibi rahatsızlıklara birebir olduğu bilinmektedir.
  • Kan şekerini ayarlamada,
  • Bazı deri hastalıklarının iyileştirilmesinde
  • Bazı yaraların daha çabuk iyileşmesi için destekleyici gıda olarak
  • Kemik ve destek sistemin kuvvetlendirilmesinde
  • Bazı solunum yolu rahatsızlıklarında
  • Deri ve organların dış yüzeylerini örten dokuların yenilenmesine yardımcı olmasında uzun zamanlardan beri kullanılmaktadır.

       Ayrıca;
         - Omega–3 içerir hem de yüksek oranda
         - Zayıflatıcıdır.
         - B12 vitamini içermektedir 

ALINTIDIR.

DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI


 
YALAN:
Yalan söylemek herkesçe ayıplanan bir davranıştır.Yalan dolanı bol bir dünyada yaşıyoruz.Bu ortamda çocukları yalandan uzak tutmanın güçlüğü ortadadır.Çocuğa hem açık sözlü olmayı öğretmek,hem de onu yalana kaymayacak şekilde yetiştirmek çetin bir eğitim sorunudur.Çocuk gerçeği değerlendiremediği,görüp duyduğunu çarpıttığı için uydurur.Kimi ana baba çocuğun olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar.Oysa çocuklar gerçeğe uydurma yoluyla ulaşır.
        Çocuk çok sık sık yalana başvuruyorsa,bu durumda,çeşitli nedenlere bağlı olarak,ana babayla çocuk arasındaki güven sarsılmış demektir.
        Daha sakıncalı bir yöntemde gizli polis yöntemiyle “doğru söylersen ceza vermeyeceğim” diye kandırdıktan sonra  “biliyordum bunu senden başkasının yapmayacağını! dayak yede aklın başına gelsin!” diyerek çocuğa girişmektir.Gerçeği söylemenin başına iş açacağını gören çocuk yalan söylemenin kendini kurtarmak için en kolay savunma aracı olduğuna kanaat getirir.


ÇALMA: 

Çalma,her yerde ve her çağda,yalandan daha çok ayıplanan ve sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur.
        Yinelenen çalmaların en önemli nedenini çocuğun doyumsuzluğunda aranmalıdır.Bunu kısa bir hikayeyle örneklendirelim;
        Ahmet 11 yaşında bir ilk okul öğrencisi,bir kez babasının cebinden birkaç yüz lira çalıp çarçur etmiş ve babasından dayak yemiş.Bir süre sonra arka arkaya arkadaşlarının cebinden,çantasından para çalmış ve yakalanmış.Dayak yemiş ve okuldan atılmakla korkutulmuş.Ahmet'in ailesinin durumu gayet iyiymiş,babası iş adamıymış,sık sık iş gezilerine gidermiş,çocuklarıyla ilişkileri gayet soğukmuş ve çocukları babasından çok çekinirmiş.Ahmet’in annesiyle ilişkileri gayet sıcak ve annesi ona karşı çok ilgiliymiş.
        Arkadaşları fazla yokmuş.Evden dışarı fazla çıkmazmış.Bir süre önce annesi yeni doğum yapmış ve Ahmet'e olan ilgisi azalmış,eskisi kadar ona ilgi gösterememiş.Tek sevgi kaynağının da ondan çekilmesiyle çocuk babasının cebinden para çalarak ondan öç aldığını düşünüyor.Fakat bu durum onda suçluluk duygusu uyandırıyor ve çalarken yakalanmaya çalışıyor.
        Öyle ki son olarak herkesin önünde arkadaşının cebine sarılarak parasını almaya çalışıyor.Aldığı cezalarla ve ayıplamalarla ana-babasına duyduğu kızgınlıkta ileri gelen suçluluk duygusunu yatıştırıyordu.
        Bu kısa hikayeden de anlaşılacağı gibi çocuğun ailesinin ilgisizliği karşısında ne kadar aşırı tepki göstere bileceği görmüş olduk.Ana ve babaların çalmalar karşısında soğuk kanlı davranmaları nedenli güç olsa da gereklidir.

alıntıdır.

11 Nisan 2011 Pazartesi

KEKEMELİK


        Kekemelik 7 yaşından önce ortaya çıkan bir konuşma bozukluğudur.Belli bir yaşa dek düzgün ve akıcı konuşan çocuk,yavaş yavaş ya da birden tutulur.İlk heceleri çıkarmakta güçlük çeker,sözü uzatır .Sıkılır,bunalır,kızarır,el kol veya baş oynatarak konuşmaya uğraşır.Kimi çocuk belli sözlerde,kimi çocuk ilk sözlerde takılır.Kimi çocuk okulda ve büyüklerini yanında kekeler,kimisi yalnız,gergin ve tedirgin olduğu anlarda takılır .
        Bu çocukların hepsi uyutum (hipnoz) altında  çok akıcı konuşturulabilirler.Bütün bu gözlemler kekemeliğin ruhsal durumlarla yakın ilgisi olduğunu göstermeye yeter.
        Son bir yıl içinde kekelemeye başlayan 75 çocukta yapılan incelemede,kekemeliğin büyük çoğunlukla belirgin bir korkutucu olayı izlediği saptanmıştır.Bu çocukların örseleyici olaydan öncede , korkak çocuklar olması dikkat çekicidir.
        Kekeme çocukların aileleri incelendiğinde,ana babalarının aşırı titiz ve kuralcı olduğu gözlenmiştir.Bu ana babaların çocuklarından beklentileri çok yüksektir.Çocuktan yaşının üstünde usluluk ve düzen bekler, sık sık eleştirirler.Bu ortamda,hele konuşmayı yeni sökmüş bir çocuk ,neyi söyleyip neyi içinde tutması gerektiğini iyi tartmak zorundadır.Ağzından çıkabilecek yanlış bir söz başına bir iş açabilir.Böyle bir çıkmaza düşen çocuk doğaldır ki çelişkili eğilimler arasında kalıp, duraksayacaktır.Kekemelikte,çocuktaki, bu duraksamanın ve iç çatışmasının dile yansımasından başka bir şey değildir.
        Ailenin alması gereken önlemler;Çocukların konuşmasına sürekli karışma ve düzeltme yapmamalılardır,bu çocukta hep takılacağı korkusunu yerleştirir.Ana babanın sabırsız ve üzüntülü görünüşleri kekeleyecek diye tetikte beklemeleri çocuğun iç gerginliğini artırabilir.Ana baba konuşma biçimi üzerinde durmadan,çocuğu korkutan,kaygılandıran sebepleri araştırmalıdır.Tedirginliğini azaltıcı önlemler almalınmalıdır.
ALINTIDIR

DEFNE BİTKİSİNİN YARARLARI VE ZARARLARI



Defne Yaprağı Faydaları
Mikrop öldürücü
İdrar söktürücü
Terletici
Spazm çözücü
Ağrı kesici etkilere sahiptir.
Defne yapraklarıyla hazırlanan banyo adet öncesi gerginlik ve ağrılara, romatizma ağrılarına, kas yorgunluklarına iyi gelebilir.
3 avuç defne yaprağını 1 litre kaynar suda 5 dakika kısık ateşte kaynattıktan sonra bu su,  ılık su dolu küvete eklenir. Banyo süresi en fazla 30 dakikadır.

Defne Yağının Faydaları

Defne yağı defne ağacının zeytine benzeyen meyvesinden çıkarılır ve bundan yapılan garlı sabun saç ve cilt sağlığı için kullanılır.
Defne yağı, yağ asitleri ve esansiyel yağlardan meydana gelir ve çok güçlü antioksidan ve antiseptik etkinlikteddir.
Defne yağı en çok saç dökülmesine karşı kullanılır. Saç tellerini güçlendirir. Kepeklenmeyi azaltır.
Romatizmal rahatsızlıklarda masaj yağı içerisinde lokal olarak kullanılır.
Sedef ve egzemada kullanılan  bitkisel kremlerin içinde de bulunur.
Defne yağının spazm çözücü yangı ve ağrı giderici etkisi bulunur.
Defne yağı Hatayda sabun yapımında kulanılır
Defne Kullanımında dikkat edilmesi gerekenler;
Hamilelerin kullanması sakıncalıdır.
Defne yağı alerjiye neden olabilir.
Kullanılan defne türü Laurus nobilis olarak bilinen Akdeniz defnesidir. Zehirli defne türleri olduğu için hangi türünün kullanıldığından emin olmak gerekir. Yaban defnesi, Arabistan defnesi gibi türleri zehirlidir.
alıntıdır.

10 Nisan 2011 Pazar

ALTIN ÇİLEĞİN FAYDALARI



  Özellikle Güney Amerika'dan ithalatı yapılan 'Altın Çilek" kurutulması çok zor bir ürün olması özelliği ile ön plana çıkıyor. Yeşil olarak Türkiye'nin her yöresinde yetiştirilebilen 'Altın çilek' ve halk arasında "Yer kirazı" olarak da biliniyor.

Altın Çilek'in faydalar ise şunlar olduğu öne sürülüyor:

- Dünyanın en zengin lif oranına sahip meyvesidir.

- Kilo vermeye yardımcı ve son derece faydalı bir meyvedir.

- Diyabet ( şeker) hastalarına faydalı olduğu gözlemlenmiştir.

- Antioksidan oranı yüksektir.

- Kalp,verem ve idrar yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı olur.

- C,B1,B2,B3 ve keroten gibi vitamin ve mineraller bakımından çok zengin bir meyvedir.

- Potasyum değeri çok yüksek bir meyvedir.

- Kalsiyum değeri aşırı zengin olduğundan okul öncesi çocukların gelişiminde çok etkilidir.

- Metabolizmanın hızlı çalışmasına katkıları olduğu bilinmektedir.

- Kan dolaşımını düzenlemede pozitif etkileri vardır.

- İdrar söktürmeye faydaları vardır.

ALINTDIR 

ÇOCUK KORKUALRI



KORKU
        Canlı varlıkların,görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri en doğal  tepkidir.Genellikle yeni olan ve bilinmeyen her şey ürküntü verir.Örneğin bir bebek için her şey korkutucudur.
        Ülkemizde ana babalar,nineler,dedeler korkuyu bir disiplin amacı olarak kullanırlar.Uyumayan çocuğa “hav hav geliyor !Uyumazsan öcü gelir alı!” çocuğun sesi soluğu kesilir.Bu yol ana babaya kolay gelir, hem de çocuğu hırpalamadan yapıldığı için sakıncasız bir yöntem olarak düşünülür.Ne yazık ki doğru bir yöntem değildir.

       
Yaşına göre çok korkak yada korkuları çok süren çocuklarda yapılacaklar;

   -  Çocuğun korkuları karşısında sert tepkilerden kaçınır.
   -  Çocuğu ayıplayıp utandırmaktan kaçının,korkuyla alay etmeyin,korkunun üstüne gitmeyin.
   -  Korkunun nedenlerini araştırın.Korkuları bastırmaya bir korkuyu başka bir korkuyla yenmeye çalışmayın.

Okul Korkusu


        Ana-babaları çok şaşırtan bir korku türü de çocuğun okula gidişiyle ilgilidir. O güne kadar okulunu seven ve derslerinde başarılı olan çocukta isteksizlik görülür.Sabahları karın ve baş ağrılarından yakınmaya başlar. “Bugün okula gitmesem olmaz mı?” Evde kalınca yakınmaları kısa sürede geçer.Hiçbir şey olmamış gibi oynar.Ancak ertesi sabah okula gitme isteksizliği yeniden çıkar.Okula ağlayarak gider.Derslerine girer çıkar.Öğretmen çocukta bir değişiklik sezmez.Çalışkandır evdeki tedirginliğini okulda göstermez.Ancak okul dönüşünde isteksizliği tekrar başlar.
        Sizce okul korkusu denilen bu durum nasıl açıklana bilir?Çocuk okuldan çok evdeyken korku çektiğine göre bu duruma okul korkusu diyebilir miyiz?
        Bunu bir örnek hikaye ile açıklayalım;
        On yaşında ve çok başarılı bir öğrenci olan Fatma ders yılı ortalarında okula gitmek istemediğini söylemiş neden olarakta  önceleri başının ağrıdığını,arkadaşlarının onu sevmediğini,aralarına almadıklarını söylemiştir.Ana-baba bu yakınmalara rağmen okula göndermiştir.Ancak bir süre sonra Fatma gitmemekte diretmiştir.
        Tatlı sözler,korkutmalar ve dayak hiç bir sonuç vermeyince ana-baba Fatma'nın bir süre evde kalmasını kabul etmişlerdir.Evde kaldığı süre içinde annesine yardım etmiş,dersine çalışmış ve herhangi bir tedirginlik belirtisi göstermemiş.Annesi düzeldiğini düşünerek okula gitmesi gerektiğini söyleyince sıkıntıları dahada artmıştır.Bunun üzerine aile Fatma'yı Ruh Sağlığı bölümüne götürmüş.
        Burada yapılan konuşmalar sonucunda;
        Fatma'nın okul korkusu çıkmadan bir kaç ay önce anneannesini kaybettiği bir süre sonra annesinin düşerek bacağını kırdığı  ve eşini yitiren dedenin de daha yasları bitmeden evlenmeye kalması aile için bir başka üzüntü kaynağı olmuş.Okul açıldıktan bir süre sonra anne rahatsızlanarak hastaneye yatmış ve Fatma eve gelince annesini bulamayınca çok ağlamış.Başta anlatılan sorunlar nedeniyle anne kızıyla fazla ilgilenememiş ve en son anne hastaneye yatırıldığında Fatma'nın onu evde bulamaması anneyi kaybetme korkusunu büsbütün pekiştirmiştir.
        Annesine bağımlı bir çocuk olan Fatma,bu korkusunu ancak okula gitmeyip evde kalarak bastırıyordu .Bilincine varamadığı asıl korkusunu okula aktarıyor.Evde kalmasının gerekçesi olarak bunu kullanıyordu.Evde kaldığı zaman sıkıntı ve tedirginlikten uzak oluşu da bundan ileri geliyordu. 
ALINTIDIR.

9 Nisan 2011 Cumartesi

MISIRIN FAYDALARI



Uzmanlar, anavatanı Güney Amerika olan ve günlük yaşantımızda salatalardan pilavlarımıza kadar kullandığımız mısırın sağlık açısından da oldukça yaralı bir besin olduğunu belirtiyor ve sağlığına önem verenlerin bol bol mısır tüketmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Uzmanlar, anavatanı Güney Amerika olan ve günlük yaşantımızda salatalardan pilavlarımıza kadar kullandığımız mısırın sağlık açısından da oldukça yaralı bir besin olduğunu belirtiyor ve sağlığına önem verenlerin bol bol mısır tüketmesi tavsiyesinde bulunuyor.

İşte besin değeri oldukça yüksek olan mısırın sağlığımız için faydaları…
Mısırın vücudumuza faydaları
Mısır tam bir vitamin deposudur. B1 vitamini, patotonik asit B5 vitamini, folat, niasin B3 Vitamin ve C vitaminini de bol miktarda içermektedir. Mısır ayrıca diyetsel liflerin, fosfor ve magnezyum minerallerinin iyi bir kaynağıdır.
Yüksek lifli gıda mısır
Bir bardak mısır günlük lif ihtiyacının yaklaşık % 23′ ünü karşılayacak kapasitededir. Yapılan araştırmalar mısırın yüksek kolesterol seviyelerini düşürdüğü, kolon kanseri riskini azalttığı ve İrritabl bağırsak sendromunun bir kısım rahatsızlık verici semptomlarını hafiflettiği göstermiştir.
Sindirim sistemi ve kalp üzerindeki etkilerine ek olarak, mısırda bulunan lif kan şekeri seviyelerini stabilize etmeye yardım edebilir. Eğer diyabetiniz varsa, mısır size yavaş yanıcı dayanıklı bir enerji sağlarken kan şekerinizi dengeye getirme konusunda yardımcı olabilir.
Düzenli mısır tüketimi hem kan şekeri ve insülinin düşürülmesi ve dengelenmesine yardımcı olur. Yüksek lifli grup ayrıca toplam kollesterolü yaklaşık % 7 civarında geriletir, trigliserit seviyelerini % 10,2 itibari ile ve VLDL seviyelerini (kollesterolün en tehlikeli formu) % 12,5 itibar ile geriletir.
Kalp sağlığı için mısır
Mısırın sağlığa katkısı sadece lifli olması boyutunda değildir. Belirgin miktarlarda ki folik asit, niasin ve sağlamış olduğu magnezyum ile de son derece faydalı bir besindir. B vitamini olarak bilinien Folik asit doğumsal bozuklukları önlemede yardımcı olur. Ayrıca homosistein seviyelerini düşürmeye yardım eder. Homosistein metilasyon siklüsü olarak adlandırılan önemli bir aminoasittir.
Homosistein direkt olarak kan damarlarını tahrip edebilir, böylelikle bu tehlikeli molekülün yüksek kan seviyeleri, kalp krizi, felç yada periferal vasküler hastalıklar açısından oluşturduğu risktir ve kalp hastalığı olan hastaların % 20 ile % 40′ı arasında mevcuttur.
Şu hesaplanmıştır ki folatın günlük değerinin % 100′ünün alınması halinde bu sadece kendi başına her yıl itibari ile muzdarip olunan kalp krizi sayısını % 10 itibari ile geriletebilir. Folattan zengin diyetler ayrıca kolon kanserinin azalmış riski ile ilişkilidir. Bir kupa mısır folat için günlük değerin % 19′unu sağlar iken yüksek kolesterol seviyelerini düşürmeye yardım etmek sureti ile kardiyovasküler hastalıkları azaltabilen bir başka B vitamini olan niasinin günlük değerinin de % 18,9′unu sağlar.
Mısırda bol miktarda magnezyum bulunur. Magnezyum doğanın sahip olduğu kalsiyum kanal blokörüdür. Arter ve venlerin çevresinde yeterli magnezyum olduğu zaman derin nefes bir iç çekme ile gevşemeyi sağlar direnci azaltır kanın akışını iyileştirir, vücutta oksijen ve besinlerin dağılımını iyileştirir.
Çalışmalar göstermiştir ki magnezyum eksikliği sadece kalp krizi ile ilişkili olmayıp fakat kalp krizinin hemen akabinde yeterli magnezyumun yoksunluğu kalbe serbest radikal hasarını kolaylaştırır. Bu itibarla kısmen gevşetici etkileri ile birlikte, mısırda bulunan magnezyumun. Ayrıca astımı ve migren gibi durumların ağırlığını azalttığı, yüksek kan basıncını düşürdüğü ve arteroskeleroz ve diabetik kalp hastalığı riskini gerilettiği gözlenmiştir. Bir kupa mısır magnezyuma yönelik günlük değerin % 16,4′ünü sağlar.
Akciğer kanseri gelişme riskinizi azaltın
Beta-kriptozantinden zengin gıdaların tüketilmesi yüksek oranda mısırda balkabağında, kavun da, kırmızı dolma biberde,mandalinada, portakalda ve şeftalide yüksek oranda mevcut olan bir portakal rengi kırmızı karetoit; akciğer kanseri gelişme riskini belirgin bir şekilde azaltabilir. 
alıntıdır..

ÇOCUKTA RUHSAL SORUNLAR



UYUMSUZ ÇOCUK KİMDİR?

Uyumsuzluk Belirtileri


Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştığı sorunlar çok çeşitlidir.Bunların birçoğu,o döneme özgü olan,ana babanın desteğiyle çözümlenecek nitelikte sorunlardır.Ancak çocuk bu desteği bulamaz yada ana baba desteği yanlış olursa,olan sorunlar büyür.
Örneğin oyun çağında oyuna doymamış yada arkadaşlık ilişkisi kurmamış bir çocuk,okul çağında,toplu oyunlara katılamaz,yaşıtlarıyla yarışamaz.Dolayısıyla olgunluk düzeyi yaşıtlarından geri kalır.Onlarla kaynaşarak olgunluk çağını yaşamak yerine,bir önceki dönemin sorunlarıyla başa çıkmaya uğraşır.
Çocuklarda ruhsal sorunlar dış etkenlerden de kaynaklanabilir.Başka bir uyumsuzluk şeklide,aile içi etkileşim,yaşantılar veya yanlış yetiştirme sonucu ortaya çıkar.
Ruhsal belirtiler tek başlarına çocuğun uyumsuz ve dengesiz olduğunu kanıtlamaz.Belirti,belli bir gelişim döneminde sıklıkla görülen geçici bir durun olabilir.
Belirtinin sıklığı ve gücüde başka bir etken olarak kullanılabilir.Belirtinin sürekliliği de önemlidir.Örneğin yeni bir kardeş doğumundan sonra görülen hırçınlıklar,huysuzluklar olağan tepkiler olarak değerlendirilebilir.Ancak çeşitli nedenlerle bu belirtilerin sürüp gitmesi uyumsuzluk olarak saptanabilir.
Çocuğu ruhsal sorununu çözümlerken ailesi ve çevresiyle birlikte alıp incelenmesi gerekmektedir.Çünkü her çocuk değişik koşullar ve yaşantılardan geçerek belirtiler oluşturur.

Uyumsuzluk Çeşitleri


a) Davranış Bozuklukları:  Davranış bozuklukları çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı olarak,iç çatışmalarını davranışa aktarması sonucu çıkar.

b) Duygusal Bozukluklar:  Çocuğun kendini tedirgin eden ruhsal belirtilerdir.Korkular,kuruntular,uyku bozuklukları,kekemelik vb

c) Alışkanlık Bozuklukları:  Parmak emme,gece işemeleri ve dışkı kaçırma gibi alışkınlıkların düzensizliğidir.

d) Ağır Ruhsal Bozukluklar:  İçe kapanıklılık ve psikoz denen ve çocuğun uyumunu her alanda ve sürekli olarak bozan ruhsal rahatsızlıklar. 
alıntıdır

8 Nisan 2011 Cuma

ANNE BABALARA ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ÖNERİLER




Anneler ve babalar;

Çocuklarınız sürekli bir büyüme ve değişme içindedir. Sizin çocuğunuz olsa da sizden ayrı bir kişilik geliştirmektedir. Onu tanımaya ve anlamaya çalışın.

Çocuğunuz, yaşamı deneme ve taklit yoluyla öğrenir. Ona ayak uydurmakta zorluk çekebilirsiniz. Onları oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarında özgür bırakın. Onu her yerde ve her zaman koruyup kollamayın. Onu, küçük diye şımartmayın. O zaman çocuğunuz hep çocuk kalmak ister. Çocuksu davranışlar sergiler.

Her istediğini istediği zaman elde edemeyeceğini onlara öğretin. Onlara, yerli yersiz söz vermeyin. Sözünüzü tutamazsanız sizlere olan güveni azalır. Çocuğunuza kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığını görünce onu sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakları ona, “aile kuralı” olarak benimsetin. Çünkü hiç kısıtlanmayınca ne yapacağını şaşırırlar. Ona karşı tutarsız davranışlar sergilemeyin. Çünkü onlar, tutarsız davranışlarınız karşılığında hem bocalar hem de onlardan yararlanırlar.

Çocuğunuza sürekli nasihat vermeyin. Onlar nasihatinizden daha çok davranışlarınızdan etkilenirler. Yanlış yapmaktan korkmayın. Çünkü çocuklar, bunları çabuk unutur. Birbirinize karşı saygı ve sevgiyi koruyun. Aranızda saygı ve sevginin azaldığını görmek onları yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Çünkü onlar yüksek sesle konuşulanları pek duymazlar. Yumuşak ve kesin sözler, onlarda daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşında iken....” vb. sözlerle asla kulak asmazlar.

Kendinizle özdeşleştirmeyin. Onları olduğu gibi kabul edin. Yanılma payı bırakın. Küçük yanılgılarını büyük suçmuş gibi başına kakmayın.

Korkutup, sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak usandırmaya çalışmayın. Yaramazlıkları için onları kötü çocukmuş gibi yargılamayın. Yanlış davranışları üzerine durarak düzeltin. Ceza vermeden önce mutlaka onu dinleyin. Suçunu aşan cezalar vermeyin.

Onu dinleyin. Çünkü öğrenmeye en yatkın olduğu anlar, soru sorduğu anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Gerçekleri söyleyin. Soru sorma şevkini kırmayın ve özenle cevaplandırın.

Onları, yeteneklerinin üstünde işlere zorlamayın, başarabileceği işler için güdüleyin. Ona, güvendiğinizi belli edin, onu destekleyin ve çabasını övün.

Onu başkalarıyla karşılaştırmayın, umutsuzluğa kapılmasın. Yaşının üstünde olgunluk beklemeyin.

Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Öğrenmesi için zaman tanıyın. Dürüst davranmadığı zaman, çok fazla üstüne gitmeyin. Onu, yalan söylemeye sevk etmeyin.

Sizi çok bunaltsa da soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızabilirsiniz, ama onu aşağılamayın. Yoksa o da sizi yabancıların yanında güç duruma düşürebilir.

Çocuğunuza karşı haksızlık ettiğinizi fark ettiğinizde, ona açıklamaktan korkmayınız. Açıklamalarınız, sizi ona daha çok yakınlaştırır. Bunu zayıflık olarak görmeyin ve kullanmasından korkmayın.

Unutmayın ki, çocuğunuz sizi olduğunuzdan daha iyi görür. Kendinizi ona karşı yanılmaz ve erişilmez olarak göstermeye çabalamayın.

Ondan “örnek çocuk” olmasını beklemeyin. Çünkü o, sizden kusursuz olmanızı beklemiyor. Sevecen ve anlayışlı olmaya çalışın.

Çocuğunuza zorla yemek yedirmeye çalışmayın. Yemek yedirirken rahat davranın ve sağlıklı yiyecekleri alternatif olarak sunun. Çocuğunuz onlar arasından seçimini yapacaktır. Çocuğunuzun yeme isteğini yükseltin. Yediğinden emin olduğunuz yemek veya yemek çeşitlerini mutlaka sofrada bulundurun

Yemek saatinden önce abur cubur şeylerle onun karnını doyurmayın. Yemek saatinde, onun acıkmış olması gerekmektedir.

Yemeklerin görüntüsünün iştah açıcı olmasına dikkat ediniz.

Tatlıyı (çikolatayı, şekeri...) yemeklere karşı rüşvet olarak kullanmayınız. Böylece tatlının yemeklerden daha çekici olduğunudüşünmezler. Yemek ya da yemekler arasında seçim yapabilirler. Herkes için yemek pişirmeyin, onun sevmediği yiyecekleri yenileriyle karıştırın. Yemek saatlerinin bütün ailenin zevk aldığı bir zaman dilimi olmasını sağlayın.

Çocuklarınız, dövüşür, atışır ve kavga ederler. Kavgayı önleyemezsiniz ama onunla baş etme ya da daha aza indirmek sizin elinizdedir.

Çocuklar genellikle günün belli saatlerinde ve belli durumlarda kavga ederler. Kavganın gerçek nedenini saptamak için ailenizi çok iyi gözlemleyin ve bunlara çözüm bulmaya çalışın

Çocuklarınız kavga ettiği zaman hakemlik yapmayın, “kim başlattı” vb. sözlerle tartışmanın içine girmeyin. Onlara kavgalarla baş etme sorumluluğunu verin. Odadan çıkın, onların sizi kullanmasına izin vermeyin. Ancak olayın kötüye gittiğini hissettiğiniz durumlarda araya girin.

Unutmayın; olayın ne kadar dışında kalırsanız çocuklarınız da kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmede o kadar yaratıcı olacaklardır. Çocuklarınıza birbirlerine sevgilerini göstermelerini onlara öğretin.

Çocuklarınız, zaman zaman şiddet duygusuna kapılabilirler. Bunu engelleyemezsiniz. Ama şiddet davranışlarını engelleyebilirsiniz. Bunun için çevreyle ilişkilerinde şiddet hareketlerine sapmalarını engelleyecek kurallar koyun ve bunları ödün vermeden uygulayın.

Şiddet duygularını bastırmayın, duygularını size dökmesine fırsat verin. Böylece onları rahatlatmaya çalışın. İçten içe şiddet ve nefret duygularının gelişmesini engeller.

Çocuklarınıza kitap sevgisini, küçük yaşlarda kazandırmaya çalışın. Çünkü onlar 0-6 yaşta ne almışlarsa 70 yaşında da o birikim iledir. Kitaba karşı ilk ilgi ve merakın uyanması, okuma öncesi dönemine rastlar. Çocuğun eline verilen bol renkli, resimli kitaplar, ona anlatılan çeşitli öyküler, masallar, oyun oynama düşlerine seslenen dizeler, tekerlemeler bu dönemde çok önemlidir.

Çocuğun resimli kitabı eline alıp, kendi kendine yüksek sesle bir şeyler okuyup anlatıyormuş gibi yapması, çözemediği gizemli harflerin ardından çeşitli dünyaların da olduğunu, kavradığını gösterir. Okumayı öğrendikten sonra, harflerin ötesinde heyecan uyandırıcı, şaşırtıcı renkli dünyaların kimsenin yardımı olmadan kendi kendine çözümlemeye başlar. Artık kitap okuma çocuk için ayrılmaz bir bütün olur.

Okumak; düşünerek, benimseyerek, özümseyerek bireyin hayat görüşünü belirler. Çocuklarınızın sevgi, dostluk, barış ve iyi değerleri içeren konulu kitapları okumasını sağlayın. Vurdulu, kırdılı, ezberciliğe dayanan, kin ve nefret konulu kitapları okumalarına izin vermeyin.

Çocuk kitaplarında çevre, barış, eğitim, sevgi ve aşk, kadın erkek eşitliği, insan hakları, kuşaklar arası çatışma, geleneklerle hesaplaşma gibi kavramlarına yer verilmelidir. Bağnazlık ve ön yargıdan uzak olmalı, ırk üstünlüğü ve din ayrımı gibi inançlar aşılanmamalı, yurt sevgisi ve ulusal değerler aşılanmalıdır.Uluslararası düşmanlıklar körüklenmemeli, yiğitlik abartılmamalıdır. İnsan, çocuğa olumlu ve olumsuz yönleri ile tanıtılmalı, katı ahlak kuralları yerine insani değerler, hoşgörü ve esneklik esas alınmalıdır. [ALINTI]

ADAÇAYININ FAYDALARI


Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra yardımcı olabilecek tek bitki olarak gösteriliyor.

Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabiliyor.

Kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde kullanılabiliyor.

Adaçayının karaciğerde de çok olumlu etkiler oluşturduğu bilinirken, oluşan tüm rahatsızlıkları gidererek, gazları yok ediyor.
Kan temizleyici etkisi bulunan adaçayı, solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizliyor, iştah açıyor.

Adaçayı, mideyi ve bağırsakları rahatlatıp gazların dışkılanmasını sağlıyor.

Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcı etki gösteriyor

Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanabiliyor.

Adaçayı dıştan uygulandığında (çalkalama ve gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle öneriliyor.

Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da kullanılabiliyor

Bitki çayına batırılan pamuğun hasta bölgelere uygulanması uygun görülüyor. Sinirli ve yorgun olan kişilere arada sırada adaçayı oturma banyoları tavsiye ediliyor.

Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilebiliyor.

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebiliyor.  


[ALINTI]

7 Nisan 2011 Perşembe

YOĞURDUN FAYDALARI



Yoğurdun suyu çok vitaminlidir.
Bu yüzden, süzmeden yenilmesi yararlıdır. İçinde yüksek oranda B vitamini bulunur.
Şeker hastaları için çok yararlı bir besindir. Kaymağı alınmış ve ekşimemiş bir yoğurdu, rahatlıkla şeker hastalarına yedirebilirsiniz. Özellikle akşam meyve tüketiminden sonra yenilen yoğurt, midede biriken şekeri dengeler. Böylece bedenin şekeri ortadan kaldırmak için ürettiği ensülin salgısını azaltıp, ensülinin bedene verdiği zararı ortadan kaldırır.
Yoğurdun bir diğer özelliği sindirimi kolaylaştırmasıdır. Bağırsakların çalışmasına yardım eder. Ancak midesi çok duyarlı olanlara ve onikiparmak bağırsağı ülseri olanlara dokunabilir.
Yoğurt, hasta ve zayıf bünyeler için, sütten daha besleyici, sindirimi kolay bir gıdadır.








[ALINTIDIR]
Yoğurdun içindeki flor, diş çürümelerini engeller.
İçerdiği iyot sayesinde tiroit bezlerini çalıştırır. Guatr hastalığının tedavisine yardımcı olur.
Yoğurdun içinde bulunan kalsiyum, diş ve saç gelişimini sağlar. Sinir sistemini düzenler ve kişiyi çabuk öfkelenmeye karşı korur.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisinde önemli etkisi vardır. Özellikle çocuklarda görülen, bulaşıcı karaciğer iltihabı (hepatit) hastalığının tedavisinde kullanılır.
Tüberkülozlu hastalar üzerinde antibiyotik etkisi vardır.
Tifo ve ishal gibi hastalıkların tedavisinde yoğurt yenmesi tavsiye edilir.
Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmasına ve yaşamasına engel olur.

FARE TEKERLEMESİ

Dedem gördü fareyi.
Ninem kaptı süpürgeyi.
Annem hop hop hopladı.
Odayı çığlık kapladı.
Kardeşim avaz avaz,
Ağladıkça ağladı.
Aman fare ne yaramaz!
O kaçtı, dedem kovaladı.

Tekir nerede?Tekir nerede?
Kaçmış gitmiş komşu evine.
Hepimizle oyun oynadı,
Bir küçcük fare 

ANNE BABA EĞİTİMİ


Bir insanın bu dünyada sahip olabileceği en değerli varlığı çocuklarıdır. Hepimizin çabası ve endişesi çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmektir. Bu çabalarımızın bir parçası onların iyi bir eğitim almalarını sağlamaktır. Bugün bir anne-babanın yapabileceği en değerli yatırım, çocuklarına iyi eğitim imkanları hazırlamaktır. Eskiden ana-babalar, çocuklarını çok sevdikleri için, ileride sıkıntıya düştüğünde işine yarasın, zorluk çekmesinler diye, evler, arsalar, mülkler, miraslar bırakıyordu. Çocuklarımızın bu mirası korumakta zorluk çektiğine birçoğumuz tanık olmuşuzdur. Halbuki bugün çocuklarımıza sağlayabileceğimiz en önemli mirasın eğitim olduğu kabul ediliyor. İyi bir eğitim almış ve kendine güvenen çocukların istediğini elde edebileceğine inanıyoruz.

Bir çocuğun eğitiminden istenen sonucun alınabilmesi, ancak aile ile eğitim kurumunun sıkı ve samimi işbirliği ile gerçekleştirilebilir. Bir çocuğun eğitiminin sadece onu bilgi sahibi yapmak ve sınavlara hazır hale getirmek olmadığının bilinmesini istiyoruz. Çocuklarımızı sınavlara hazırlamanın yanında onların duygusal, sosyal, bedensel, ahlaki ihtiyaçlarının ve sorunlarının karşılanması da eğitimlerinin önemli parçalarını oluşturmaktadır. Başka bir ifade ile biz; kendi kendine yeten, atak, girişken, sorumluluk alan, soru soran, araştıran kurallara niçin uyması ya da uymaması gerektiğini bilen, hakkını arayan, gerektiğinde itiraz eden, liderlik vasıflarına sahip, kendisi ve çevresi ile barışık bir insan yetiştirme felsefesine inanıyoruz.

Paylaşmak istediğimiz düşüncelerimiz sizlerin haberdar olmadığı bilgiler değil. Bütün anne-babaların iyi niyetli olduklarından ve çocukları niçin iyi şeyler yapmak istediklerinden hiç şüphemiz yok. Bununla birlikte bilimsel araştırmalar, çocuklarımızın dengeli ve sağlıklı gelişimlerinin ve eğitimlerindeki başarıların, aile içi ilişkilerden ve ana-baba tutumlarından birinci derecede etkilendiğini söylemektedir. Bu itibarla çocuklarımız ile ilişkilerimizi ve ana babalık anlayışlarımızı, aşağıda özetlenen bilgiler çerçevesinde yeniden gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyoruz:

1- Sadece “seni seviyoruz” demekle yetinmeyiniz. Sevgi, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasıdır. Evinizin sevinçlerine ve sıkıntılarına onu ortak ediniz. Sevgi saydam olmalıdır. “İçinden sevmek” şeklinde bir sevgi biçimi yoktur.

2- Çocuğunuza sevginizi karşılıksız veriniz. Çocuk şartsız sevilmelidir. “Ön şartlı sevgi” diye bir sevgi biçimi olamaz.

3- Sevginiz hoşgörüdür, fakat vurdumduymazlık ve boş vermek demek değildir. Çok sevmek adına her davranışı hoşgörü ile karşılamanın çok olumsuz sonuçları olacaktır. 4- Sevgi, çocuğun kendisini tanımasına ve yeteneklerini geliştirmesine yardım etmektir. Onun kendini tanımasına, ifade etmesine ve yeteneklerinin farkına varmasına ortam ve fırsatlar hazırlayınız.

5- “Sen benim söylediklerimi yap, gittiğim yoldan gitme” yaklaşımı son derece yanlıştır. Unutmayınız; çocuklarımız bizim söylediklerimizden çok yaptıklarımızı benimserler. Çocuklar sizin söylediklerinize değil, yaptıklarınıza dikkat eder.

6- Çocuklar ile sağlıklı ilişki kurabilmenin en iyi yolu, önce onu duymak, dinlemek ve söylediğini anlamaya çalışmaktır. Lütfen çocuklarınızı dinleyiniz. Dinlemek onlarda “önemsenmek” ve “değerli görülmek” anlamlarına gelir ve “ait olma” ihtiyacını ve duygusunu karşılar.

7- Çocuğunuzun içinde bulunduğu gelişim dönemine ait ihtiyaçları ve sorunları da vardır; onların öncelikle bu dönemdeki ihtiyaçları karşılanmalı ve yaşadığı döneme ait sorunlarının çözümünde yardımcı olunmalıdır. Özellikle psikolojik ve sosyal alanda, çocuğunuzun gelişim dönemine ait özelliklerini ve ihtiyaçlarını öğreniniz ve bunları karşılayınız.

8- Çocuğun sağlıklı eğitimi ancak eğitim kurumu ile ailenin etkin işbirliği ile gerçekleşir. Çocuğunuzun eğitim gördüğü kurumları sıklıkla ziyaret ediniz ve öğretmen ve uzmanlarla görüşünüz..

9- Çocuğunuzda mülkiyet fikrini oluşturunuz ve özel hayatın gizliliği ilkesini, onun özel yaşantısına saygı göstererek kazandırınız. Bu anlamda, çocuğunuza ait eşyaları izinsiz almamak, odasına kapısını vurarak girmemek gibi davranışlar çok önemlidir.

10- Çocuğunuzu bazen tanık, bazen de yargıç olarak kullanmayınız. Yakın çevremiz ile ya da eşimiz ile olan tartışmalarımızda çocuklarımızdan tanık, yargıç ya da iletişim aracı olarak yararlanmak, onların ruh sağlıklarına ciddi zararlar verir.

11- Ona faal olma fırsatı tanıyınız. Bütün işlerini onun yerine siz yapmayınız. Unutmayınız, gelişme, olgunlaşma ve öğrenme ancak yaşantılar yolu ile gerçekleşir. Çocuklarımızın “problem çözebilen”, “baş etmeyi” bilen, ve “kendi kanatları ile uçabilen” bireyler olabilmesi onlara etkin olma fırsatları tanıdığımız oranda gerçekleşir.

12- Kontrolsüz bir biçimde TV programları izlemesine göz yummayınız. Seviyesine hiç uygun olmayan cinsel içerikli ve saldırganlık dolu programları izlemesine, yapıcı ve seçenek getirici bir yaklaşımla engel olunuz.

13- Korkuya dayalı bir eğitim uygulamayınız. Korkutularak yetiştirilen çocukların zamanla korkan ve korkutan insanlar olacağını hatırlayınız.

14- Ufak tefek hatalarını görmemezlikten geliniz ve toleranslı olunuz. Ondan kesinlikle mükemmel olmasını beklemeyiniz. Aldırış etmiyor gibi görünseler dahi, bizim düşünce ve görüşlerimiz çocuklarımız üzerinde çok etkilidir. Onlardan mükemmel olmasını beklemek, psikolojik sağlıklarını bozacaktır.

15- Çocuklarınızı “iyi komşu çocukları ile” kıyaslamayınız. Çocukların ruh sağlıklarında kalıcı olumsuz etkiler meydana getiren önemli yanlışlarımızdan birisi de kıyaslamaktır. Eleştirileriniz acımasız olmamalı, yapıcı olmalıdır. Tenkitten çok taktir etmek konusunda cömert olmak zorundayız. Eleştirmek gerektiğinde ise, eleştirimizi doğrudan çocuğumuza veya onun kişiliğine değil, yaptığı davranışa yöneltmek gerekir.

Sevgili anne-baba;

Önemli olan mükemmel bir anne baba olmak değildir. Bu konuda kendini geliştirme isteğini duyan ve çaba harcayan; yaptığı hataları gördüğünde bunda ısrar etmeyerek, hatadan dönme olgunluğunu gösterebilen ana-baba olabilmektir.Doç. Dr. Hasan YILMAZ
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi 

6 Nisan 2011 Çarşamba

BENİM HAKLARIM



MUTLU OLMAK, SEVİLMEK VE
ANLAYIŞ GÖRMEK BENİMHAKKIM.


Yani düşünce ve duygularımı rahatca
söyleyebilme hakkına sahibim. Kimsenin
benim duygularımı incitmeye, benim
düşüncelerimle alay etmeye hakkı yoktur.

BİR BİREY OLARAK SAYGI
GÖRMEYE HAKKIM VAR.


Ben başkalarından farklı olabilirim.
İster daha uzun, ister kısa, ister kıvırcık
saçlı, ister düz, ister erkek, ister kız olayım,
bana eşit ve adil davranılması benim hakkım.

EMNİYETTE OLMAYA HAKKIM VAR.

Yani kimsenin bana vurmaya, bana kötü
davranmaya hakkı yok. Kim olursa olsun
bana kaba kuvvet göstermesine izin vermeyin.

KENDİMİ TANIMAYA HAKKIM VAR.

Yani yeteneklerimi bilmem için öğrenmeye
ve yaptığım iyi şeylerle övünmeye hakkım var.
Kimsenin beni hor görmeye ve eleştirmeye
KİMSENİN HAKKI YOKTUR.

KARA ÜZÜM ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI



Üzüm çekirdeği damar yozlaşmasını önler ve damarlarınızı sağlamlaştırır.
Hipertansiyon, kalp krizi ve felç olasılığını minimale indirir.
Diabetli ve varisli kişilere son derece yararlıdır.
Gözü maküler dejenerasyonve kataraktan korur.
Üzüm çekirdeği sürekli bilgisayarın başında olan kişilerin göz sağlığının korunmasında da önemlidir.
Üzüm çekirdeği DNA hasarını azaltarak kanser oluşum riskini de minimale indirir.
Üzüm çekirdeği  cildin bağdokusunda bulunan kollajeni sağlamlaştırır.
 Deriyi dinçleştirdiği için kozmetik sanayinde merhem olarak da kullanılır
Üzüm çekirdeği  damarların kollajen dokusunu da sağlamlaştırdığı için damar sertliği ve damar sertliği ile ilgili çok sayıda hastalığı önler.
Üzüm çekirdeği  histamin salgısını azaltarak alerjiyi önler.
Üzüm çekirdeği  iltihabi prostaglandinlerin sentezini azaltarak romatizmal hastalıklar, ağrı ve endometrioz gibi durumlarda yararlı olurlar.
[alıntıdır]