1 Şubat 2012 Çarşamba

ANANASIN FAYDALARI


İçeriğinde vitamin, mineral ve lif bulunan ananas vücut şişkinliğine iyi gelir, kansere karşı koruyucu etkisi vardır.
Sıcak iklimlerde yetişen bir meyvedir. Ananasgiller ailesine aittir.
Dünyada en çok Hindistan'da yetiştirilir. Ülkemizde ise Akdeniz ve Marmara Bölgeleri'nde yetişmektedir.
Ananas ılık ve nemli olan iklimleri sever. Geniş ve silindirik yüzeyli, pürüzlü, kahverengi- sarı karışımı bir renk taşıyan bol lif, protein, vitamin ve bromelin enzimi içeren tropik meyveler arasındadır.
FAYDALARI:
Kansere karşı etkilidir.
Vücuttaki şişkinliği ve ödemi engellir.
Sinüzit, boğaz ağrısı, kireçlenme ve gut gibi iltihabi durumları engeller ve iyileştirir .
Vücuda enerji verir.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Eklem ve kas rahatsızlıklarının şikayetlerini önler.
Bağırsakları çalıştırıp kabızlığı önler.
NOT: Ananasın tüketiminde aşırıya kaçılmaması gerekmektedir.
İçeriğindeki bromelin enzimi kas sistemine aşırı tüketildiğinde zarar verebilmektedir.
Ayrıca, bu meyveyi taze olarak tüketmek içeriğinde barındırdığı vitaminlerin vücut tarafından emilimini sağlar. 
ALIalıntıdır

KURU DUTUN FAYDALARI







KURU DUT:

Meyveleri beyaz ve kara olan dutun barındırdığı vitamin ve minerallerinyanında mikrop öldürücü özelliği vardır. Ayrıca dutun yaprakları ipek böceklerini beslemek için de kullanılır.

Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir.
*Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır.
*Ateş düşürür.
*Karaciğeri kuvvetlendirir.
*Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder.
*Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır.
*Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak kurtlarını düşürür. Mide ve bağırsakları rahatlatır. 

REZENE ÇAYININ FAYDALARI














ALINTIDIR
AAA
11·         Adet zorluğu ve düzensizliği çeken bayanların içmesi gereken bir çaydır rezene çayı.  
10·         Gaz sancısı çok olan ve ishal olan bebeklere rezene çayı verildiğinde gaz sancısına iyi gelir ve vücutlarının kaybettiği suyu geri kazandırır.
9·         İyi bir idrar söktürücü olan rezene çayı, idrar zoruna da iyi gelir.
8·         Rezene kalp hastalığı olanlar içinde faydalıdır.
7·         Rezene çayı aynı zamanda cinsel gücüde arttırmaktadır.
6·         Rezene çayı aynı zamanda kansızlık problemi olanlar içinde faydalıdır.
5·         Rezene soğuk algınlığına karşıda iyi bir kış çayıdır.
4·         Strese karşı iyi bir sakinleştirici olan rezene çayı, vücuda sakinlik verir, sinirleri yatıştırır.
3·         Rezene çayı özellikle emzikli anneler için önemli bir süt arttırıcıdır
2·         Mideyi rahatlatır ve gazı gidermede önemli bir iyileştiricidir Rezene çayı.
1·         Rezene  çayı iştahsızlık çeken kişiler için iyi bir çaredir, iştahı açar.

ANNE SÜTÜ VE EMZİRMEYLE İLGİLİ TÜM SORULAR CEVABINI BULUYOR


Süt için huzur, uyku ve su

  Yanlış inanışlar hayatımızın her döneminde olduğu gibi annelikte de yaygın. Birçok anne, sütü artsın diye gereksiz yere tatlı ve komposto yiyerek kilo alıyor. Emzirme, anne sütü ve bebek bakımı konusunda sorularımızı yanıtlayan Dr. Kadir Tuğcu ise "Annenin sütü su içerek, uyuyarak ve yüksek moralle artıyor" diyor.
Annenin sütü olması için ne yapması gerekir?


ınsan memesi inek memesi yapısında değildir, bu nedenle uzun süreli süt biriktirmez. Çocuk emmeye başladığı anda süt yapılır. Nasıl gözyaşı ağladığımız zaman akıyorsa, yani bir yerde toplanmıyorsa süt de böyledir. Süt hücrelerinden anında süt yapılır ve bebek emdikçe de gelir. Süt olayı tamamen psikolojiktir.kadının yerli yersiz üzüntülerle dolmamış olması gerekir. Niyet de önemli. Annenin bebeğini emzirmek istemesi önem taşır.
Birçok
anne lohusalık döneminde komposto, bol şekerli meyve suları içerek veya tatlıyla süt miktarını artırmaya çalışıyor. Bu mümkün mü? Süt yapan yiyecek var mı?
Süt yapıcı gıda diye bir şey olmaz. Süt yapıcı diye annelere zorla içirdikleri veya yedirdikleri şeylere dikkat ederseniz, hepsi susama isteği uyandıran maddelerdir.
anne bunları yiyince bol bol su içme arzusu hisseder. Bol bol su içince de süt miktarı artar.
Yani keramet helva, tatlı, soğan, pekmez veya kompostoda değil bunları yedikten sonra hararetten dolayı içtiği sudadır.Küçük göğüs ve süt
'Küçük göğüslü
kadının sütü olmaz' deniyor, doğru mu?


Bu da yalandır. Göğüsün büyüklüğü, memenin ucu veya şekliyle sütün akışı ve gelişi değişmez. Memesi küçük kadından gürül gürül süt gelebilir.
Sütün kalitesi yemeğe göre değişir mi? Et, karides, meyve, sebze yiyenle ekmek ve çorbayla beslenen
anne arasında süt farkı olur mu?


Sütün kalitesi hiçbir zaman değişmez. ıyi beslenen anne ile kötü beslenen anne arasında süt kalitesi açısından fark olmaz. Ancak iyi beslenen anne kendisine fayda sağlar, kötü beslenen annenin zararı kendisinedir. Çünkü süt yapmak için belli miktarda mineral vücuttan alınır. Bu minarellerin vücutta az ya da çok olması, kalan miktarın anneye yetip yetmediği meselesine bakılmadan vücut aynı miktar minerali anneden süt için
alır. Yani zarar anneye olur.
Ancak sütün kalitesi aylara göre değişir. ılk aylarda gelen süt farklıdır, bir ay sonra, iki ay sonra, altı ay sonra gelen süt farklıdır. ışte bu nedenle mamaların da bir ay, iki ay, üç ay ve sonrası için farklı tipleri yapılmıştır.
Mesela prematüre
doğum yapmış bir kadının sütü ancak prematüre bebeğe iyi gelir. Onların sütü normal doğum yapmış bir annenin sütünden çok farklıdır. Yoksa annenin yediği içtiği ile hiçbir ilgisi yoktur. Fakir kadının da zengin kadının da sütü aynıdır.
Gazın ilacı hareket
Annelerin diğer bir korkulu rüyası da gaz yapıcı gıdalar. Annenin yediği şeylerden gaz bebeğe geçer mi?
Gaz yapıcı gıdalar annenin bağırsağında gaz yapar. Hiçbir zaman annenin bağırsağında oluşan gaz, kana karışıp, kanla memeye gidip, memeden de çocuğa geçmez. Bu tamamıyla bir uydurmadır ve hurafedir.
Peki gaz neden olur?


Gaz, çocuğun sütü emerken yuttuğu havadır. Gazın az olması için memenin siyah kısmının olduğu gibi bebeğin ağzına girmesi gerekir. Biz yetişkinler de yemek yerken hava yutarız, ama biz hareket ettiğimiz için gazımızı rahat çıkarırız. Bebekler gazlarını hareket edemedikleri için çıkaramazlar.
Gaz çocuğun doğduğu gün değil, yaklaşık 20'inci günde başlar ve dördüncü, beşinci ayına kadar yani dönme hareketleri başladığı zaman da biter.
Eğer çocuğu çok kucağa alırsanız, hareket ettirirseniz çocukta gaz olmayacaktır. Ameliyat sonrası hastayı yataktan kaldırıp yürütmelerinin nedeni de işte budur. Hasta vücut hareket kazanınca gazı çıkar. Çünkü kişi kalıp gibi yatarsa gaz olacaktır.
Aynı şey çocukta da yaşanır. Gaz hadisesi kalıp gibi yatmaktan oluşur. Eski insanlar bunu salıncak ve beşikle çözümlemişler. Yani çocuğa hereket kazandırmışlar. Çocuğu kucağa alacaksınız, yürüyeceksiniz veya masaj yapacaksınız ki gazı çıksın.
Bir de halk arasında sıkça söylenen; 'Emziren
kadın ayağını üşütürse sütü de üşür, gaz olur' sözü vardır...
Böyle bir şey yoktur. Bunlar tamamen hurafedir.
Peki gazı iyi çıkmayan çocuk ne yapar?
Gazı çıkmayan çocuk annesine üç tane haberci gönderir. Çok hıçkırık tutar, emerken karnından gurul gurul sesler gelir ve aşağıdan çok gaz çıkarır. Rahatsız olan bebek, ağlayarak annesinden intikamını alır.
Gazı önleyen ilaçlar var mı?


Midede bağırsakta oluşmuş havayı yok edecek bir ilaç yeryüzünde henüz bulunmamıştır. Bu iş için rezene ve benzeri pek çok otlar kullanılır. Bunların en büyük özelliği potasyum elementinden zengin olmalarıdır. Potasyum da bağırsak hareketlerini artırır. Bağırsak hareketleri artınca da çocuğun gazını alttan çıkarması kolay olur. Ama oraya gelene kadar gaz yine ağrısını ve sancısını çocuğa yapmış olur.
Nasıl gaz çıkarılır?


Çocuğun gazını çıkarmak için poposunun hemen üzerine belinin altına elle masaj yapmak ve rutin hareketlerle vurmak gerekir. Çocuğun canının acımaması için elin iç kısmının kullanılmaması, ele yay şekli verilerek içeride hava biriktirip yastık görevi yapılması önemlidir.
Bebek doydu mu?


Doyduğunu nasıl anlarsınız, ağlama açlık işareti mi?
Doyan çocuk, su içmesini sevmez, su verdiğiniz zaman iğrenir gibi yapacaktır ve içmeyecektir.
ıkincisi idrar sayısı günde dörtten fazla olacaktır. Üçüncüsü ise kakasının sarı hardal rengi ve cıvık olmasıdır. Bunlar varsa çocuk iyi besleniyor demektir.
Az yiyen çocuk kestane kestane, top top sert kakalar yapacaktır. Lüzumundan fazla yedirilirse de yeşil renkte kaka yapacaktır. Eskilerin dediği gibi yeşil kaka yapan çocuk, ayaklarını üşütmüş anlamına gelmez.
ıshal harici yeşil kaka yapan çocuk 'çok
yemek yiyor' anlamına gelir. Bu durumda ishal sancısı gibi bir hazımsızlık sancısı oluşacak ve bebek ağlayacaktır. Bu durumu çözmek çok daha zordur. Çünkü gaz çıkarmak iyi gelmeyecektir
Emzirmenin süresi var mı?
Yeni doğan bir bebek genellikle bir memedeki sütün yarısını üç dakikada, diğer yarısını da yorulduğu için beş dakikada içer. Yani sekiz dakikada bir memedeki sütü bitirir. Diğer yarısına da 10 dakika dersek arada bir gaz çıkardıktan sonra ikinci memeye geçersek bu çocuk için yeterli.
Fakat zamanla anneler bir öğün bir göğüsten diğer öğün diğer göğüsten meme verebilir.
Ama bu herkes için geçerli değildir.
anne ile bebeği arasında farklı zamanlamalar oluşabilir.
Kucağa alınan çocuk hep kucak ister mi?


Bu da eskilerden gelen bir hurafedir. Bebek kucağa tabii ki alınacaktır. Özellikle de ilk aylarda hem gaz sorunu hem bebeğin duygusal gelişimi açısından bebeğin buna ihtiyacı vardır.
Kucağa almanın alışkanlık yaratıcı hikâyesinin kökeni Osmanlılara kadar uzanır. Gelinle kaynana o dönemlerde aynı evi paylaşırdı. Gelin sürekli çocuğu kucağına alıp dolaşınca da işler kaynanaya kalırdı. ışte bu nedenle de, gelin çocuğu kucağına alıp işleri aksatmasın işler de kaynanaya kalmasın diye kaynanalar bu yalanı uydurdu! Bir de 'Çocuk sonra kucağa alışır' sözü eklenip olay süslenince bu yanlış kanı yıllar boyunca sürüp gitti.

Doğurmayan
kadın da emzirebilir


Dr. Kadir Tuğcu, emzirmenin kadının beyninde oluşan bir hadise olduğunu belirtiyor: "Bir kadının emzirebilmesi için doğurması da şart değildir. Bir genç kız veya yaşlı bir kadın, örneğin anneanne veya babaanne bile bebeği emzirse bir süre sonra süt gelir. 'Süt nine' lafı da buradan gelir. Çocuğun annesi doğumda ölür. Süt verecek yeni doğum yapmış bir kadın bulunamazsa anneanne veya babaanne emzirir. Çünkü beyinde ilgili hormonun salgılanmasıyla süt gelmeye başlar." 
ALINTIDIR..

Hayatınızı Kökten Değiştirin



3 adımda hayatınızı kökten değiştirin.


NLP’ yi uygulayarak değişime başlayabilirsiniz.


NLP severler bu yazıyı mutlaka okuyun.


Hedef belirle ve hemen harekete geç!


Sürekli şikâyet ederiz. "Hiçbir zaman rüzgâr doğru esmedi, hayat hiçbir zaman benim istediğim şekilde gelişmedi" deriz. Çünkü, nereye doğru gittiğimizle ilgili hiçbir fikrimiz yoktur. Böyle insanlar için rüzgâr hiçbir zaman doğru yerden esmeyecektir çünkü ne istediklerini bilmezler... İsteklerimize kavuşmak, kalıcı değişiklikler yaratmak istiyorsak öncelikle hedeflerimizi saptamalıyız. Hedeflerin yazılı olması çok önemlidir, kendi kendimizle yapılmış bir kontrat niteliği taşır. Tabii ki hedeflerimiz SMART yani akıllı olmalı... Yani belerlediğimiz hedef şu özellikleri taşımalı:


S - (Specifik) Belirli


M - (Measurable) Ölçülebilir


A - (Attainable) Ulaşılabilir


R - (Rational) Rasyonel


T - (Time limited) Zaman sınırlı





Bir SMART hedef örneği:


"1 yıl içinde seyahat ettiğimde yemek ısmarlayacak, otel bulacak 2 - 3 tezgâhtarla alışveriş yapacak kadar İtalyanca öğrenmek istiyorum. Buna yarın İtalyanca öğrenecek yer ve öğretmen arayarak başlıyor, 1 yıl içinde de öğreniyorum." SMART olmayan bir hedef ise "İtalyancayı çok öğrenmek istiyorum" demek. Çünkü bunun uzaya çıkmak istiyorum demekten hiçbir farkı yok. Hedef belirlerken mutlaka pozitif ve şimdiki zamanı kullanarak cümle kuruyorum



2- Kâğıt kalem al, liste yap ve ayıl!


İkinci adımda önce hayatımızda kabul edemeyeceğimiz şeylerin listesini çıkarmamız gerekiyor. Hemen şimdi tahammül edemediğiniz şeylerin listesini yapın. Bu ne olabilir? "Artık başarısız olmak istemiyorum", "Artık az para kazanmak istemiyorum", "Artık hayatımın benim kontrolümün dışında akmasını istemiyorum" gibi... Bu liste bizi ayıltıyor.


Sonraki listemiz ne olmak istediğimiz sorusuna yanıt vermeli ve SMART (akıllı) olmalı. Bu yüzden "zengin olmak istiyorumödan çok, "Bugünden başlayıp önümüzdeki yıl sonuna kadar 10 bin dolar biriktireceğim" çok daha akılcı bir istek. Listeyi yaparken başarısızlığı düşünmek yok. Çünkü NLP’ye göre başarısızlık yok, sonuç var


3- Bağlayıcı inançlardan kurtulun


Ben sabırsızım." Bu bir şikâyet değil. Bu bir inanç. Kötü bir inanç hem de. "Ben sakarım" gibi... Çoğu zaman inançlarımız tecrübelerin yanlış yorumlarına dayanır. Ayşe, fakir bir ailede büyümüştür. Boyu kısadır, doktor olmak istemiş, olamamıştır. Halkla ilişkilerle uğraşır ve "Kimse beni sevmiyor" der. Şimdi Ayşe’nin inançlarını değiştiyoruz. "Mutlu bir çocuktum. İyi bir halkla ilişkiler uzmanıyım. Boyum uzun olmadığı için erkek arkadaşımla birlikteyken topuklu giyebiliyorum. Erkek arkadaşım ve annem babam beni seviyor." Ne yaptık? Kötü şeylere odaklanan Ayşe’nin inançlarının Kötü şeylere odaklanan Ayşe’nin inançlarının temelindeki varsayımı bozduk. Yeni ve pozitif konsantre olabileceği gerçeklere odaklanmasını sağladık 

alıntıdır...

ÇAYIN YARARLARI VE ZARARLARI


Çay yapraklarından çay olmak üzere genel fabrikalarda siyah çay ve yeşil de iki tip çay elde edilmektedir. En çok tüketilen tip siyah çaydır. Siyah çay polifenollerin enzimatik oksidasyonu ile elde edilir. Yeşil çay eldesin de, çaydaki enzimler etkisizleştirilerek polifenollerin oksidasyonu önlenir. Dünyada tüketilen çayın % 75′i siyah çaydır. Çay üretimi açısından ülkemiz, Hindistan, Sri Lanka, Kenya, Çin ve Endonezya’dan sonra gelir.
Çaya özellik kazandıran öğelerin başında metilksantinler gelir. Metilksantinlerin çoğunluğunu kafein oluşturur.
Çay yaprağının önemli bir bölümünü polifenoller oluşturur. Bunların başında katesin, flanols, gallik asit ve depsides gelir. Çayın rengini veren pigmentler, klorofil ve karotenoidlerdir. Çaydaki minerallerin yaklaşık yarısı potasyumdur.
Siyah Çayın Hazırlanması
Siyah çay bir kısım paketlenmiş kuru çayın yüz kısım sıcak suda demlenmesiyle hazırlanır. Demlenme sırasında kafein, organik asitler ve polifenol türevleri ve minerallerin bir kısmı suya geçer. Demlenme süresi uzadıkça bu öğelerin suya geçen miktarları da artar. Böylece çayın rengi koyulaşır ve tadı acır. Çayın tadı polifenol türevleri ve kafeinden kaynaklanır.
Siyah çay ülkemizde genellikle sıcak olarak, isteğe göre şekerli, az şekerli ya da şekersiz olarak içilir. Çayın yanında dilimlenmiş limon bulundurmak da yaygındır. Bazı toplumlarda sıcak çay sütle birlikte içilir.
Bazı ülkelerde “buzlu çay” içme alışkanlığı yaygındır. Buzlu çay hazırlanırken. demlenmiş çayın içine bol buz konarak soğutulur ve dilimlenmiş limonla birlikte içilir.
Yeşil çay, Çin ve Japonya gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılır. Yeşil çayın aminoasit içeriği siyah çaydan yüksek. polifenol içeriği ise düşüktür. Yeşil çayın kafein içeriği de siyah çaydan düşüktür. Yeşil çay da siyah çay gibi demlenerek hazırlanır. Çay yapraklarının suda çözünür bölümlerinin ayrılması ile toz halinde “poşet çay” hazırlanır. Poşet çayın kafein içeriği normal siyah çaydan biraz daha düşüktür.
Çayın Besin Değeri
Çayın demlenme sırasında suya geçebilen öğelerinden yararlanılır. Bunun başında kafein gelir. İki-üç dakika 180 ml kaynar suyla demlenmiş çayda 30 mg civarında kafein bulunur. Demlenme süresi uzadıkça bu miktar yaklaşık 60 mg’a çıkabilir. İçilen sade çayda protein, yağ ve karbonhidrat gibi makro besin öğeleri hemen hemen yoktur. Eğer çay şeker ve süt gibi besinlerle içilirse, bir miktar karbonhidrat ve protein sağlanır. Çay yaprağındaki B vitaminlerinin % 80′i suya geçer. Ancak siyalı çaydan sağlanan B vitaminleri günlük gereksinmenin çok azını (5 fincan çay % 2-7′sini). karşılayabilir. C vitamini fabrikalarda oksidasyon sırasında kaybolduğu için siyah çayda yok denecek kadar azdır Yeşil çay uygun koşullarda hazırlandığında C vitamini sağlayabilir. Günlük içilen 5 fincan (her fincan 180-200 ml) yeşil çay insanın C vitamini gereksiniminin % 2530′unu karşılayabilmektedir.
Siyah ve yeşil çayda önemli miktarda E ve K vitamini bulunmasına karşın, suda çözünmediklerinden içilen çayda çok az olduğu düşünülür.
Çay minerallerden potasyum ve flor için önemli kaynak sayılabilir. Bir fincan çay 60-70 mg potasyum ve 0.10 –0.12 mg flor sağlar. Alüminyum demleme sırasında suya çok az geçer. Bir fincan çaydaki miktarı ortalama 0.4 mg’dır. Çay manganez açısından zengindir. Bir fincan çaydaki miktarı 0.1-0.3 mg arasında değişir. Diğer minerallerin suya geçen miktarları insanın gereksinmesine fazla katkıda bulunmaz.
Çayın Sağlık Üzerine Etkisi
1- Polifenollerin Etkisi
Polifenoller, çayın önemli bir bölümünü oluşturur. Polifenollerin fizyolojik etkileri olumlu ya da olumsuz yönde olmaktadır.
Okside olmamış polifenoller, “biyoflanoidler” olarak bilinir Biyoflanoidlerin kılcal kan damarlarının dayanıklılığını arttırdığı üzerinde durulmuş ve bunlar “vitamin P” olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle yeşil çay bazı ülkelerde kılcal kan damarları zayıflığını giderici olarak kullanılmaktadır. Bu etki yeşil çayın C vitamini içeriğinden dolayı olabilir. Siyah çay üretiminde polifenoller okside olduğundan bu tür bir etki görülmez. Ayrıca, kafein katekolamin sentezini hızlandırırken, biyoflanoidler bu öğenin yıkımını engellediğinden çayın antidepresan etkinlik gösterdiği ileri sürülmüştür. Biyoflanoidlerin radyoaktif Sr 90′ı uzaklaştırarak kemik iliğinde birikimini engellediği, dolayısıyla radyasyondan kaynaklanan lösemi de koruyucu olduğu bildirilmiştir.
Siyah çaydaki okside olmuş fenolik öğeler besinlerdeki hem olmayan demirin biyo yararlılığını önemli ölçüde azaltırlar. Bu etki özellikle diyetleri bitkisel besinlere bağımlı olan bireylerde demir yetersizliği anemisinin oluşmasında önemli rol oynar. Çay, yemekle birlikte içildiğinde bu tür olumsuz etkisi söz konusudur. Yemekten bir saat sonra içilen çayın demirin biyo yararlılığına etkisi gözlenmemiştir. Bu nedenle kansızlığa eğilimli, doğurganlık dönemindeki kadınların ve çocukların yemekle birlikte çay içmemeleri. çok arzu edilirse açık ve limonla birlikte içmeleri gerekmektedir. Limon, C vitamini içerdiğinden, fenollerin demir bağlayıcı etkilerini azaltmaktadır. Bunun yanında demir birikimi olan talasemili hastalara yemekle çay içirilmesi yararlı kabul edilebilir.
2- Kafeinin Etkisi
Çay önemli miktarda kafein ve diğer metilksantinler içerir. Kakao. çikolata ve kolalı içeceklerde de kafein vardır. Kafein ve diğer metilksantinler mide salgısını uyarırlar. Mide salgısının aşırı artması mide dokusu zayıf olan bireylerde ülser riskini arttırır. Yapılan bir araştırmada 200 ml çay, beden ağırlığının kilosu başına 0.04 mg histaminin oluşturduğu eş değerde asit salgısına neden olmuştur. Çayın sütle ve şekerle birlikte içilmesi asit salgısı üzerindeki etkiyi azaltır. Bu nedenle gastrit ve ülsere meyilli olan kişilerin çay içmekten sakınmaları, çok istenirse çok açık şekilde içmeleri önerilmektedir.
Çay, kafein içeriğinden dolayı insanlar tarafından “uyuklamayı önleyici”, “kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirici” olarak bilinir.
Bileşimindeki kafein dolayısıyla çay, merkezi sinir sistemini uyarıcı etkinlik gösterir. Merkezi sinir sisteminde, kafeinin, lokomotor aktiviteyi artırarak kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirdiği gözlenmiştir. Bunun yanında kafeinin yapay türevlerinin lokomotor aktivite üzerine yatıştırıcı etki yaptığı da bilinmektedir.
Çayla alınan kafein beyinde dopamin düzeyini arttırır ve katekolamin alıcılarını duyarlılaştırır. Bu nedenle sinir sistemi uyarıcısı olarak kabul edilir. Kafeinin sinir sistemi üzerine olan uyarıcı etkisi bireyden bireye değişir. Araştırmalarda bazı kişiler, 150-200 mg kafein aldıklarında rahat uyuyamadıklarını belirtmişlerdir.
Bunun yanında, sürekli kafeinli içecek alanlarda uyku bozukluğu gözlenmemiştir. Buna göre, bireyler kafeine alışkanlık geliştirmektedirler. Bu nedenle bazı kişiler alışkın oldukları biçimde çay ya da kahve alamadıklarında huzursuzluk ve baş ağrısı gibi belirtilerden yakınmışlardırlar. Kafeinli içecek verildiğinde bu belirtiler ortadan kalkmaktadır. Ancak bu alışkanlık uyuşturucu ilaçlara bağımlılık niteliğinde kabul edilmemektedir.
Kafein kalp ve damar kaslarının kontraksiyonunu ve sinir uyarı ileticilerini etkileyerek kardiyovasküler sistemi etkiler. Kafeinin etkisi alınan doza ve alım zamanına göre değişir. Kafeinin bu etkisi adrenal hormonlarının salınımıyla ilgilidir. Kafeinli içecek alındığında kalp kaslarının kontraksiyonunun arttığı gözlenmiştir. Metilksantinlerden çayda bulunan teofilinin kalp atım hızını arttırdığı gözlenmiştir. Kafein ve teofilinin kalp hızı üzerine etkisinde süreklilik görülmemiştir ve bunun daha çok kan basıncını yükseltici etkisinden dolayı olduğu sonucuna varılmıştır. Kafeinli içecek alındığında önce kan basıncı yükselmekte, daha sonra nabız artmakta, 2 saatlik süre geçtikten sonra her ikisi de normal düzeye inmektedir. Kafeinin kan basıncı üzerine etkisi doza bağımlıdır. Kafeinli içeceklerin idrar söktürücü etkileri de vardır.
Bireyler belirli düzeyde kafeine tolerans geliştirdiklerinden, belirli miktarlarda alınan çayın kardiyovasküler sistem açısından fazla sakıncalı olmadığı sanılmaktadır. Bunun yanında duyarlı kişilerin bu tür içecekleri alırken dikkatli olmaları gerekmektedir.
Kafein, metaholik hız üzerinde etkilidir. Kafein vücutta yağ yıkımını hızlandırır ve kanda serbest yağ asitleri ve gliserol yükselir. Deney hayvanlarında yapılan araştırmalarda beden ağırlığının kilosu başına verilen 5 mg kafeinin ağırlık kaybına neden olduğu gösterilmiştir. Kafein. yağ hücresini küçültmekte, trigliserit miktarını azaltmaktadır. İnsanda kafeinli çay ve kahve alımının kanda trigliserit düzeyini biraz düşürdüğü, kolesterol düzeyini ise yükselttiği bildirilmiştir. Bunun yanında çay ya da kahve tüketimi ile serum lipoproteinlerinin düzeyleri arasında düzenli ilişki bulunamamıştır.
Kafeinli içecekler alındığında, kanda şeker düzeyinin yükseldiği görülmüştür. Aynı zamanda karbondioksit üretimi de artmaktadır. 100 mg kafein içeren içecek alımını izleyen iki saatlik süre içerisinde enerji harcamasında % 16′lık artış görülmüştür.
Enerji harcamasındaki artış, şeker ve yağın daha çok yıkımı nedeniyle olmaktadır. Başka bir çalışmada 12 saatlik dönemde iki saat ara ile alınan 100 mg kafein, enerji harcamasında °% 7-11′lik artışa neden olmuştur. Bunun enerji karşılığı 80-150 kalori civarındadır. Bu durum zayıflama diyetlerinde şekersiz çay içiminin yararlı olabileceğini göstermektedir.
Yaşlılıkta kemik kaybı önemli sağlık sorunlarından birini oluşturur. Aşırı kafein alımı vücudun kalsiyum dengesini olumsuz etkiler. Bu nedenle yaşlı kişilerin fazla çay içmeleri kemik sağlıkları için sakıncalıdır. Bunun yanında aralarda içilen bir-iki bardak çayın fazla etkisi olmaz.
3- Çayın Mineral İçeriğinin Etkisi
Çayın potasyum içeriği yüksektir. Potasyum sinir uyarılarının iletiminde, kas kontraksiyonunda, normal kan basıncının ve vücudun su dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Kusma ve ishal gibi durumlarda vücuttan su ve tuzla birlikte aşırı potasyum kaybı olur. Çay bu kaybı yerine koyabilen yüksek potasyumlu bir içecektir.
Çay İçimi ve Kanser
Çayın kanserle ilgisi üzerinde de durulmaktadır. Bazı yayınlarda çay tüketimi ile bazı kanserlerin oluşumu arasında ilişki olduğu bildirilmesine karşın, son yıllarda yapılan araştırmalarda bu görüş desteklenmemiştir.
Çay, nitrat biriktiren bitkilerdendir. Nitrat karsinojen olan nitrozaminin ön öğesi olması açısından önemlidir. İçilen çaya geçen nitrat miktarının sağlık yönünden sakınca yaratacak düzeyde olmadığı bildirilmiştir.
Gebelikte Çay İçiminin Etkisi
Yemekle birlikte içilen çay kan yapıcı demirin biyo yararlılığını azalttığından gebe kadınların bu uygulamadan sakınmaları gerekmektedir.
Çayla alınan kafein anneden fetüse geçebilmektedir. Amerikan Besin ve İlaç Birliği (FDA) 1980′de kafeinin uyarıcı nitelikte bir ilaç olduğunu, kafeinle anne karnındaki fetüsün sağlığı arasındaki ilişkilerin kesinlik kazanmasına kadar gebe kadınların kafeinli içeceklerden sakınmalarını bildirmiştir. Bunu izleyen yıllarda yapılan çeşitli araştırmalarda kafeinli içecek tüketimi ile yeni doğan bebeklerdeki sağlık bozuklukları arasındaki ilişkiler konusunda araştırıcılar arasında görüş birliği sağlanamamıştır. Buna karşın, gerek gebelikte en önemli sorun olan kansızlığın, gerekse doğacak bebekte kafeinin neden olabileceği bozuklukların önlenmesi için gebe kadınların kafein içeren çay, kahve, kola, çikolata, kakao gibi maddeleri fazla tüketmemeleri kendilerinin ve bebeklerinin sağlığı açısından önem taşır
alıntıdır

KEKİK YAĞININ FAYDALARI

KEKİK YAĞININ FAYDALARI


Faydaları :  Bronşit,nezle,grip,solunum yolu rahatsızlıklarına ve dişeti iltihaplarına iyi gelir. Kolestrol dengeleyici,safra arttırıcı,kurt düşürücü ve aşırı kilolanmaya karşı yağ eritici olarak kullanılır.Boğmaca,şeker hastalığı,mide krampları,damar tıkanıklığı,romatizmal hastalıklarda kullanılır.Yara ve yanıkları tedavi eder.Alyuvar oluşumunu arttırır.Yüksek tansiyonu dengeler.Antiseptik özelliği vardır.
Kullanım Şekli :  Günde 3 defa bir çay bardağı suya veya şekere 2-3 damla damlatılarak alınır.Ayrıca kapsülle kullanılır.
            Haricen kullanımlarda iyi bir antiseptik olduğundan dolayı yaralara, apselere, ezilmelere, burkulmalara, berelenmelere ve asalak kaynaklı deri hastalıklarına karşı başarılı bir bitkisel drogdur.
Uyarılar : Masaj uygulandığında kekik yağının zeytin yağı ile karıştırılarak kullanılması gerekir. Mide salgısını arttırdığı için mide ülseri olanlara zararlıdır.Hamilelik döneminde guatr ve ülser hastalıklarında kullanılması sakıncalıdır 
alıntıdır..